17 Temmuz 2012 Salı


HAYALİM KALMASIN

Leylak demi sürgün bahar
Sevgilim, sukut-u hayal
Gezdim boş odalarını
Kaç kere konaklarız bu dünyada
Kaç kere kırılır gönül çemberimiz
Odaları süpür ayrılık kalmasın
Sırdaşı ol yalancı sevdaların
Benim aşkımı anlat ama
İhaneti kim koklamış benden
Kimin çiçeğini çalmışım bahçesinden
Sonra da soldurup atmışım,
Kirli sularda boğulmadım

O müzik değil de, bir renk kaldı bende
Kapıları açan senin ellerin miydi?
Ya demirlerinde eriyen kırgın güfte
Yüreğim mi dayanır,
Sözüm mü aşacak duvarlarını
Gülümserim belki güllerine
Desem de inanma
Ağladım çok ağladım
Ne sandın
Meze tabaklı renkli sofralarının
Ne haberi olacaktı
Bir kare de ben olsaydım orada
Bir karede ağlayan zeytinyağı
Şarabın da ağladığı duyulmuştur
Hani mezarımızın fotoğrafı
Ağladım tabii ağladım
Gül yaprağı örtülerden
Damladım
Ağzımda börtü böcek tadı
Köklerim öyle derinde olmasaydı
Sökerdim kendimi ağır balçık toprağından
Beklemezdim çorak yüzyılların
İçimi kurutacağı zamanı


İşte öyle geçti sürgün bahar
Bir zeytin ağacının unutulduğu
Hani sen ona sarılmıştın da
O seni öpmüştü bir gün
Ahh kafam ahh
Kimin içinde kalmış bir ağaç bu kadar




Bilirim bu sevdaları da lakin
Ben hiç o bahçede oynamadım
Öpücüklerin boğulduğu yeşil koltukta
Hiç oturmadım
Resim yapıyordum o sırada
Yağlı boya,  kaç ton karıştı araya
Yüzünü ben çizdim öyle güzeldin anlatamam
O koltuğu da ben boyadım
Üstüne bulaşmasın daha kurumadı

Tutkuların da kanadı kırılmış
Bir köşeye kıvrılmış
Dikeriz ağır dikiş makineni getir
Git getir kandilimi oda karanlık
Bak öyle ağlıyorum işte
Tutmuyor dikişlerim
Boğulur gibi sevdadan
Ağlıyorum ne sandın

Karanlık bir karede gördüm kendimi
İyi ki sen görmedin sağlam dikişlerin kopardı
Nasibini almışsın dağınık odalardan
Sok koynuma acıları ben de nasipleneyim
Benim de tutsun şu dikişlerim

Yağcı mı ezdi bu zeytinleri
Ekmeği bandırdık tabak ağlıyor
Salkımında üzüm kalmamış
Hancı dökünce şarabı kadeh ağlıyor
Senin dikişlerin sağlam kopmuyor
Heyhat sana bu acıları verenler utansın
Benim de elimden tutacak acı
Sen utanma ben sana kadeh kaldırırım
Nasıl ağlanır daha unutmadım
O ağaç da büyür üzülme
Hatırlar bizi tahta kaşıklar
Ölü köpeklerin de hatırası olur
Korkma o da bizi unutmaz
Gül börtü böcek de çabası

Leylak demi sürgün bahar
Sevgilim, sukut-u hayal
Şimdi söyle
Zeytin miyim ben yoksa üzüm mü?
Acısı tatlandı, tatlısı ballanmadı
Damağımda buruk sus sen söyleme acı
Oldum ben oldum
Üstüne üstlük bir de öldüm
Kaldım kendi tadımdayım
Sende de hayalim kalmasın           

            pelin kızıltan