22 Mayıs 2012 Salı

yüreğim denizde


bir şafak vakti buldum seni
alacakaranlık, deniz uykuda
perişan ağlarım
umutsuzluğum engin ufuklarda
kaybedecek neyim var
bir an var ki yazgı, o tek bir dokunuş
bekledim, bir şafak vakti sürdü kollarında
bir ömrü dolduran aşk
eftelya sıkıca tutun parmaklarınla
sükunetle sarıl eski ağlara.
eftalya gözlerin boşluğa dalsın
ağlama bu denizi gözyaşlarınla dolduramazsın.
taşmış sinesinden toz bulutu gibi tuzlu yaşları
belli değil kimin akıttığı.

 ay gökyüzünde
 insan mıyız biz eftelya katıksız nefretimizle,
 nasıl bir aşk ki uluyor içimizde dağ tutkusuyla.
 yanakların ateş eftelya
 derin denizlerin donduramadığı
 tutkulu kızıl, cennetin yasak elması.
 o kadar uzak değiliz eftelya
 uykusu kaçan bir tek sen değilsin
 dağda siyah bir at vardı yeleleri gümüşi
 rüzgara tutulmuş bekliyordu özgürlük korkusuyla.
 senin bana bu kadar yakın oluşun
 aynı kabusun uykusuz kaçak yolcuları gibi
 gece birbirini bulan gözlerimiz.
 ve vazgeçişlerimiz, korkarak çektiğimiz eller,
 kırılacak duvarlara yasladığımız
ağır iki büklüm omuzlar.
sırt sırta yaşlanırız seninle eftelya
saçların beyazlar gümüş pırıltılarla
her gecenin karanlığında
denizde yol gösterir bana

vazgeçtim senden eftelya
sessizce şarkını dinledim
öyle hesapsız aktın gözlerimden
damarlarımda kan gibi sevdan
öyle hesapsız yaşam
nasıl bir vazgeçiş anla
bir dikenli gül duruyor boşluğunda
yüreğimi bıraktım bir şafak vakti
seni yolcu ettiğim sularda
                                   pelin kızıltan